13 Ekim 2012 Cumartesi


Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 
Demeyeceksin işte. 
Yaşarsın çünkü. 
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. 
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, 
Senin o'nu sevdiğinden. 
Çok sevmezsen, çok acımazsın. 
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, 
kartvizitini... 
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. 
Senin değillermiş gibi davranacaksın. 
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de 
korkmazsın. 
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. 
Çok eşyan olmayacak mesela evinde. 
Paldır küldür yürüyebileceksin. 
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, 
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri 
sahipleneceksin. 
Gökyüzünü sahipleneceksin, 
Güneşi, ayı, yıldızları... 
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 
"O benim." diyeceksin. 
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... 

Mesela gökkuşağı senin olacak. 
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait 
Olacaksın. 
Mesela turuncuya, yada pembeye. 
Ya da cennete ait olacaksın. 
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. 
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem 
de 
hep senin kalacakmış gibi hayat. 
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... 
bir şeye, öyle körü körüne. 
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 
Demeyeceksin işte. 
Yaşarsın çünkü. 
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. 
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, 
Senin o'nu sevdiğinden. 
Çok sevmezsen, çok acımazsın. 
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, 
kartvizitini... 
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. 
Senin değillermiş gibi davranacaksın. 
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de 
korkmazsın. 
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. 
Çok eşyan olmayacak mesela evinde. 
Paldır küldür yürüyebileceksin. 
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, 
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri 
sahipleneceksin. 
Gökyüzünü sahipleneceksin, 
Güneşi, ayı, yıldızları... 
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 
"O benim." diyeceksin. 
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... 

Mesela gökkuşağı senin olacak. 
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait 
Olacaksın. 
Mesela turuncuya, yada pembeye. 
Ya da cennete ait olacaksın. 
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. 
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem 
de 
hep senin kalacakmış gibi hayat. 
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 
Demeyeceksin işte. 
Yaşarsın çünkü. 
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. 
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, 
Senin o'nu sevdiğinden. 
Çok sevmezsen, çok acımazsın. 
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, 
kartvizitini... 
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. 
Senin değillermiş gibi davranacaksın. 
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de 
korkmazsın. 
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. 
Çok eşyan olmayacak mesela evinde. 
Paldır küldür yürüyebileceksin. 
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, 
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri 
sahipleneceksin. 
Gökyüzünü sahipleneceksin, 
Güneşi, ayı, yıldızları... 
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 
"O benim." diyeceksin. 
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... 

Mesela gökkuşağı senin olacak. 
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait 
Olacaksın. 
Mesela turuncuya, yada pembeye. 
Ya da cennete ait olacaksın. 
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. 
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem 
de 
hep senin kalacakmış gibi hayat. 
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... 
. Ucundan tutarak...




hayat paylaşmaktır


Fotoğraf Çekilerken, Nedense Kendimizi Gülümsemek Zorunda Hissediyoruz. “Yani Aslında Ona Bile Mutluluk Oyunu Oynuyoruz.

Hayatta Silgim Hep Kalemimden Önce Bitti. Çünkü Kendi Doğrularımı Yazacağım Yere, Tuttum Başkalarının Yanlışlarını Sildim .

Cam Kırıkları Gibidir Bazen Kelimeler; Ağzına Dolar Insanın. Sussan Acıtır, Konuşsan Kanatır.

Çok Yükseğe Çıkamam; Bende Yükseklik Korkusu Var. Kimseyi Yarı Yolda Bırakamam; Bende ‘Alçaklık’ Korkusu Var.

Provası Yok Hayatın. Ne Yeniden Yaşamak Mümkün, Ne De Yaşadıklarını Silebilmek. Önemli Olan, Ilk Defa Değil Son Defa Sevebilmek.

Öyleyse, Ben De Hayatımın Sonuna Kadar Aynı Yerde Kımıldamadan Oturacağım. Herkes Istediği Kadar Koşsun. Beni Anlayacak insan, Oturduğum Yerde De Beni Bulur…

Beklenen Hep Geç Geliyor; Geldiği Zaman Da Insan Başka Yerlerde Oluyor

Sözler : Oğuz Atay



Nurettin Rençber


Nurettin Rençber Kalbimdeki Yangın

GÜNÜN ROMANI



İnsan düşüyor, kalkıyor, kendisine bir hikâye kuruyor. Kendi hikâyesine çok inanıyor, az inanıyor, hiç inanmıyor. Başkalarının hikâyesine inanıyor. Kendisine inanılacak değişik hikâyeler buluyor. Bir ömrü bir hikâyenin parçası olmak için tüketiyor. 

Bana diyorsun ki “Bu dünya anlamsız; ben burada olmayı kendim seçmedim.” Bu sözcüklerde burası ile orası arasında asılı duran bir hayatın izleri var. Yokluk ve varlık arasında yürüyen bir ip cambazının hüneri. 

Şimdi diyorum ki ben sana, her şeyin bir anlamı var. Çiçeğin, böceğin, dalları eğen rüzgârın, ağzımızdan çıktıktan sonra yüzyıllarca uzayda asılı duran sözcüklerin bir anlamı var. 

Konuşuyoruz seninle. Yavaş yavaş iyileştiğini hissediyorum. Öfken azalıyor. Artık Tanrı’ya kızmıyor gibisin. Ve artık şükür ki, yaralarından ibaret değilsin. Hayatın çiçek tozları gibi oradan oraya neşe içinde uçuşuyor. Varoluşuna sinen ıstırap sanki daha derinlere, kımıldadığında hissetmeyeceğin bir yerlere iniyor. Onunla da başın hoş olsun, çünkü bir anlamı var.